Bardakları bırakıyoruz


Merhaba,

İlk yazım ne olmalı diye düşünürken, hepimizin artık bir oh demesinin, her şeyin düzelmesine inanmaya başlamasının zamanı geldi diye düşünürken buldum kendimi. Son zamanlarda kendi motivasyonumu böyle ayakta tutmaya çalışıyorum en azından. Sizinle de paylaşmak istedim düşündüklerimi çünkü kiminle konuşsam hep bir sıkıntı dile geliyor doğal olarak... Çünkü uzun bir zamandır, çok zor günler geçiriyoruz hep birlikte. Hepimizin hayatında duraklamalar, zorluklar, hastalıklar, sıkıntılar kol geziyor pandemi yüzünden. Neler yaşadınız nelerden dimdik çıkmaya çalıştınız kim bilir...

Mücadele etmeye devam ediyoruz, etmeliyiz de... Her zaman!

Ve harika bir ay başlangıcı yapıyoruz artık. Yeni başlangıçlar, yeni iş fırsatları, tüm yenilikler hayatımıza birer birer girmeye başlıyor, benim sizlerle tanışmaktan büyük bir heyecan duyduğum gibi, hayatlarımız yeni heyecanlara kucak açıyor... Geride bırakmaya başlıyoruz büyük sıkıntıları... Hâli hazırda, hala devam eden zorluklarımız olsa da bunlar da bitecek yavaş yavaş diye düşünmek beni rahatlatıyor bir nebze de olsa, ya sizi?

Tüm bu olanları, olanların bize getirdiği her şeyi düşününce, okumaktan büyük zevk aldığım bir yazıyı sizinle de paylaşmaya karar verdim, sizinle buluştuğum ilk yazımda... Umarım, bu yazı hepimizin düşünmesine karar vermesine, iyi hissetmesine ve yola devam etmesine vesile olur.

Profesör elinde içi dolu bir bardak tutarak dersine başladı. Herkesin göreceği bir şekilde tutuyordu ve ardından sordu :

-  "Bu bardağın ağırlığı sizce ne kadardır?"

-  '50gm!' ... '100gm!' ... '125gm' ? ..diyerek öğrenciler yanıtladı soruyu...

"Bardağı tartmadıkça gerçekten ben de bilemem," dedi profesör, ama, benim sorum şu :
"Bu bardağı böyle birkaç dakikalığına tutsaydım ne olurdu?"

'Hiçbir şey' … diye yanıtladı öğrenciler.

"Tamam, peki 1 saat boyunca tutsaydım ne olurdu?" diye sordu profesör bu kez…

"Kolunuz ağrımaya başlardı efendim" diye öğrencilerden biri yanıtladı.

"Haklısın, peki şimdi ben 1 gün boyunca tutsam ne olurdu?"

"Kolunuz iyice ağrır, kas spazmı, batar vs gibi sorunlar yaşardınız ve hastaneye gitmek zorunda kalırdınız!"…
Tüm öğrenciler çeşitli yorumlar yaptı ve gülüştüler.

"Çok iyi. Peki, tüm bu sorunlar olurken bardağın ağırlığında bir değişme olur muydu?" diye sordu profesör.

"Hayır…." diye yanıtladı herkes.

Peki, o zaman kolun ağrımasına ve kas spazmına neden olan neydi?"
Öğrenciler bulmaca çözermişçesine düşünmeye başladılar.
"Acıdan ve ağrıdan kurtulmak için ne yapmam gerekir bu durumda? "diye tekrar profesör sordu.

"Bardağı bırakın düşsün!" diye öğrencilerden biri yanıt verdi.

"Kesinlikle!" dedi, profesör.

"Hayatın problemleri de böyle bir şeydir. Onları kafanda birkaç dakika tutarsın. Bir sorun yokmuş gibi görünür. Uzun bir süre düşünürsün. Başınız ağrımaya başlar. Daha uzun düşünün. Artık seni bitirmeye ve hiçbir şey yapamamana neden olur.

Hayatınızdaki mücadeleleri ve problemleri düşünmek önemlidir,  Fakat DAHA ÖNEMLİSİ onları her günün sonunda, uyumadan önce yere bırakmaktır (bardak gibi). Bu şekilde strese girmez ve her gün taze bir beyin ile uyanır ve her konuyla ve yolunuza çıkan her mücadele ile başa çıkabilecek güçte olursunuz!
Bu yüzden bugün kendinize ve sevdiklerinize şunu hatırlatın :

''Bardağı yere bırakın. Bugün!''


Hepinize sevgilerimi yolluyorum.

Paylaş