Dünyanın Çehresini Değiştiren Salgın

Murat KASAP yazdı...

Bir yıldan fazladır dünya gündemini meşgul eden ve milyonlarca insanın ölümüne neden olan corona virüsünde sona yaklaşmaya başladık. Aşılama çalışmalarının ülkemizde ve dünyada hızını arttırması ile birlikte insanlık için tünelin ucundaki beyaz ışık görünmüş durumda.

Tarihler 1 Aralık 2019'u gösterdiğinde Çin'in Hubei bölgesinin başkenti olan Vuhan'da ortaya çıkan virüs salgını korona, bir yılı aşkın süredir hayatımızın her alanında bizi etkilemiş durumda. İlk ortaya çıktığı ve medyaya yansıdığı günlerde dünyada fazla gündem olmayan salgın Ocak 2020 ile birlikte dünyanın gündemine tam anlamıyla girmiş oldu. İlerleyen zamanlarda Avrupa, Kuzey Amerika ve Asya-Pasifik'te yer alan çeşitli ülkelerde yaşanan virüs vakaları rapor edilmeye başlandı. 11 Mart 2020'de Dünya Sağlık Örgütü tarafından küresel salgın ilan edildi. 13 Mart 2020'de Avrupa'nın artık koronavirüs krizinin merkez üssü hâline geldiği bildirildi. Bu süreçte eğitimden sağlık alanına her türlü sektör bu krizden etkilenerek derin yaralar aldı. G-7 ve G-20 ülkeleri kendi ülkeleri için milyarca dolarlık destek paketleri açıkladı. Bu gruplar dışında kalan hemen hemen her ülke kendi vatandaşları için destek paketi açıklasa da bunlar tatmin edici boyutta olmadı. Ülkeleri bu süreçte zorlayan diğer önemli bir konuda kısıtlama mecburiyeti olmasıydı. Son 30 yılda görülmemiş bir şekilde turizm, ihracat, ithalat ve imalat alanlarındaki değişimler kırılgan ekonomiye sahip olan ülkeleri bu süreçte deyim yerindeyse mahvetti. Yine aynı şekilde eğitim konusunda da büyük problemler ve eşitsizlikler yaşandı.

Güçlü teknolojik altyapısı olan ülkeler kendi ülkelerindeki çocukların online derslere erişimine olanak sağlarken özellikle 3. dünya ülkeleri olarak adlandırılan ülkelerde bu problem hat safalara çıktı ve neredeyse kayıp nesil olarak adlandırılan bir öğrenci grubu ortaya çıktı. Bu süreçte tüm dünyada şu ana kadar 3.810.501 kişi koronavirüs nedeniyle hayatını kaybederken 176.398.160 vaka da şu ana kadar yetkililer tarafından tespit edildi. Küçük bölgeler dışında neredeyse dünyanın tamamına yayılan virüs spor organizasyonlarından spor kulüplerinin gelir ve giderlerini aynı zamanda ülkelerin siyasi kaderlerini dahi etkiledi. Yaşanan bunca acıya rağmen geçtiğimiz aylarda kısa süre içerisinde ülkelerin geliştirdiği çeşitli aşılar piyasaya sürüldü.

Birçok kişinin sevinçle karşıladığı bu duruma şüpheyle bakan ve çeşitli komplo teorileri ortaya atanlarda vardı. Fakat yaz aylarına girdiğimiz şu dönemde ülkemizde ve dünya aşı kaynaklı ölüm ve vaka oranlarında çok ciddi bir düşüş söz konusu. Bu düşüşün sürmesi bütün ülkelerin çıkarına olacak. Aynı zamanda bu süreçte kolektif bir başarıya ulaşmak için eşitsizlikleri de ortadan kaldırmak gerekiyor. Gıda, teknoloji ve altyapı da olduğu gibi aşı konusunda da yaşanan eşitsizlikler bu süreçte göze çarpıyor. Hatta geçtiğimiz haftalarda Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, BM Güvenlik Konseyi toplantısındaki açıklamasında "inanılmaz derecede dengesiz ve adaletsiz" dediği bu durumun düzeltilmesi ve dünyadaki herkesin bir an önce aşılanması için küresel eylem çağrısında bulunmuştu. Guterres, "Bu kritik dönemde aşı adaleti küresel toplumun karşı karşıya olduğu en büyük sınavdır" dedi, bilim insanları, aşı üreticileri ve aşı çalışmalarının finansörlerini küresel bir aşılama planını hayata geçirmeye çağırdı. Aynı zamanda Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) yoksul ülkelerin zengin ülkelerle aynı anda aşıya erişmesini amaçlayan Covax adlı programı hedeflerine ulaşamadı. WHO, program için 2021'de 5 milyar dolara ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, "Biden yönetimi, üretim ve dağıtım kapasitesinin artırılması ve dışlanmış halklar dahil aşıya erişimi artırmak için dünya genelindeki ortaklarımızla çalışma yürütecek" dedi. Blinken ABD'nin kuruma katkı payı olarak Şubat sonuna kadar 200 milyon dolar ödeme yapacağını açıkladı. Şu bir gerçek ki tüm dünya nüfusunun belli bir kısmı aşılanmazsa virüsü yenmek mümkün değil. Aşı yetersizliği veya altyapı konusunda Dünya Sağlık Örgütü (WHO) başından beri durumun takipçisi ve yardıma muhtaç ülkelere ciddi ödenek ayırmış vaziyette fakat dünya nüfusunu göz önüne alırsak bu yapılan yardımların ne derece etkili olduğu tam bir muamma. Ülkemizde ise dünyayla hemen hemen eş zamanlı olarak aşıların kullanımına onay verildi. Türkiye'de COVID-19 aşılaması, Sağlık Bakanlığı tarafından CoronaVac aşısına acil kullanım onayı verilmesinin ardından 14 Ocak 2021'de başladı.

İlk başta geleneksel olması faktöründen dolayı Çin üretimi aşılardan ülkemiz milyonlarca doz aldı fakat şu günler Rus ve Alman aşıları da ülkemize giriş yaptı ve randevu ile almak oldukça kolay bir hale geldi. Bir yıldan fazladır süren bu mücadelede şu ana kadar dünyada 2.27 milyar doz aşı yapılırken ülkemizde bu rakam 33 milyonu aşmış durumda. Bu rakamlar göze hoş gelse de 2. doz aşısı olanın tam bağışıklık kazandığı düşünüldüğünde rakamlar tam anlamıyla tatmin edici değil. Ülkemizde ikinci doz olan sayısı 14 milyon dünyada ise 480 milyon. Hükümetlerinde desteği ile kapasiteleri arttırılan aşı fabrikaları günlük üretim kapasitelerinden fazlasını üretiyor. Kısıtlamalarla maske ve mesafe kuralları ile geçen bu senenin ardından aşılama ile birlikte önümüzdeki yılın tamamen koronadan arındılırmış bir yıl olmasını bütün kalbimle temenni ederim.

Paylaş