Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği bu güzel sözle öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günlerini kutluyorum. ‘Bir topluluk ulus olabilmek için mutlaka eğiticilere, öğretmenlere muhtaçtır. Onlardır ki toplumun gerçek bir ulus haline getirirler.’ Evet onlar ki geleceğe yön veren bir rehber, onlar ki umudu geleceğe taşıyan değerlerdir. Bu özel günde birçok öğretmen öğrencileriyle günün anlamını beraber yaşarken peki ya atanamayanlar? Onlarda öğretmen olduklarını hissettiler mi? Gelin bunun cevabını Fahrettin öğretmen(coğrafya), Nihal öğretmen(coğrafya) ve Sedat öğretmenden(biyoloji) alalım.
Uzun Yıllardır KPSS’ye Çalışarak Ömürlerinden Ömür Geçti Ama Onlar Bir Umut Beklentisiyle Ders Çalışmaktan Vazgeçmediler. Peki Neden Öğretmenlik Seçmişlerdi?
Nihal öğretmen ‘Öğretmenlik mesleğini çocukluğumdan itibaren sevmem vesile oldu. Çünkü öğretmenlik ailemde geçmişten gelen bir meslekti. Dedelerimden gelen bu mirası biz gençler de göz ardı edemedik. Tabi sergilediğim kişilikte önemli faktör oldu. Öğretmeyi, öğrenmeyi, insanlara fayda sağlamayı çok sevdiğimden öğretmenlik mesleğini seçtim. Dünyayı gezme, görme, dünyayı anlama, tanıma uğruna Coğrafya bölümüne gittim. Üniversiteye gittiğim dönemde coğrafya bölümü ataması iyi bir branştı ve her üniversitede bulunmadığı için mezun sayımızda azdı. Kısaca o dönemde sözel bölümünün baş tacıydı. Seçme nedenini bu sözlerle ifade ederken Sedat öğretmen ise ‘ Benim hayalim hep bilim insanı olmaktı. Bu yüzden Fen-Edebiyat fakültesine gittim. Ama günümüz şartlarında Fen-Edebiyat fakültesine verilen değer bilim insanı yetiştirme eksikliğinden dolayı formasyon alarak öğretmenliğe geçiş yapmak zorunda kaldım.’ diyerek sözlerini sonlandırdı.
Sürekli sınavlara çalıştıklarını ve hazırlanma sürecinin nasıl geçtiğini sorduğumuzda, Sedat öğretmen, ‘Her sene sınava çalışmak psikolojik açıdan bizleri çok etkiliyor. Evliyim çocuklarım var ve çalışmak zorundayım. İşten eve geldiğimde yorgun argın masanın başına geçip ders çalışmak zorundayım. Çocuklarıma vakit ayırmak zorundayım ama bunu yapamıyorum. Yani fedakarlık üzerine fedakarlık yapıyoruz. Uykusuzluktan, sosyal hayattan, ailemizden her şeyden fedakarlık yapıyoruz. Buda bizi bir süre sonra yeter artık sürecine girmemize neden oluyor’ dedi. Nihal öğretmen ise aynı durumdan dert yanarken ‘çok zor bir süreç sürekli aynı konulara çalışmaktan soru çözmekten fiziki ve mental olarak yıprattı diyebilirim. Her gün aynı psikolojiyle kalkıp işe gidiyoruz ve akşam eve geldiğimizde yine aynı psikolojiyle ders çalışıyoruz. Bitip tükenmeyen bir hevesimiz var. Sürekli sosyal hayatımızdan, aile hayatımızdan feragat ediyoruz. Gezmiyoruz, eğlenmiyoruz, hayattan keyif almıyoruz. Bir beklenti için kendimizi izole edip masa başına geçip ders çalışıyoruz.
Onlar atanamama sürecinde mental olarak güçlü durmaya çalışsa da dış çevreden gelen tavır ve davranışlar onları içten içe psikolojik sıkıntılara da sürüklemektedir. Bu konu hakkında sohbet ettiğimizde Fahrettin öğretmen ‘ aynı evden iki öğretmen olsun biri atanmış biri atanamamış bu iki durumda en yakınınızdan yani anne ve babanızdan bile farklı tepkiler alabiliyorsunuz. Toplumu, dış çevreyi geçtim anne ve baban bile aramızdaki farkı hissettirebiliyor’ dedi. Nihal öğretmen toplum gözünde öğretmen statüsünde olmadıklarını söyledi.
‘Fakülteler ihtiyaca göre açılmalı , sırf üniversite okusunlar diye gençleri üniversiteye doldurmak eğitim seviyesini yükseltmez daha çok eğitim seviyesini düşürür.’
Resmi Rakamlara Göre 150 Bin Öğretmen Açığı Var Ve 460 Bine Yakın İse Atanamayan Öğretmen Sayısı Var. Özellikle Eğitim STK’ lerin Verilerine Göre Bu Rakam 700 Binin Üzerinde Olduğunu Belirtmektedir. Bu Konu Hakkında Ne Düşünüyorsunuz? Bu Gidişle 2023 Yılında Atanamayan Öğretmen Sayısının 1 Milyona Ulaşacağı Söyleniyor Bu Olasılığı Nasıl Değerlendiriyorsunuz?
Nihal öğretmen rakamları doğrulayarak sözlerine devam ederek ‘Çünkü her üniversitede eğitim fakülteleri açıldı. Kontenjan sayısının yüksekliği, sıralamaların düşük olduğu için herkes öğretmen olabilmekte. Bu yönetimden kaynaklanan bir durum. Eğitim fakültelerin kontenjanlarını düşürüp sıralamaları da yükseltmeleri lazım hatta birçok üniversitede ikinci öğretim dersleri de verilmekte bunun da kapatılıp örgünleştirilmesi lazım. Fakülteler ihtiyaca göre açılmalı , sırf üniversite okusunlar diye gençleri üniversiteye doldurmak eğitim seviyesini yükseltmez daha çok eğitim seviyesini düşürür. Çünkü Türkiye’de ne kadar üniversiteli varsa refahını arttıracağız düşüncesindeler. Ama istihdam sağlamamaktan sonra o gençlerin yıllarca eğitim fakültelerinde dirsek çürüterek mezun olduktan sonra işsiz dolaşmalarına ve psikolojik bir çöküntüye sebep olmaktadır’ diyerek sonlandırırken Sedat öğretmen ise ‘Eğitim fakültelerin baraj puanı çok düşük ve kontenjanları çok fazla. Bu durum Fen-Edebiyat fakültelerinde de yaşanıyor. Fen-Edebiyat bölümlerinde ikinci öğretim de açılınca yoğunluk oluyor. Örneğin bir bölümde 50-60 var bunun ikinci öğretimi de düşünüldüğü zaman 100–120 kişi yapıyor. Türkiye’ de de 200’ün üstünde de üniversiteler var bunu çarptığımızda nereden baksak 25-30 bin her yıl mezun vermektedir. Mezun olan öğrenciler kendi alanını yanı bilim insanı, araştırma görevlisi, öğretim kadrolarına geçişleri yapamadıkları için öğretmenlik sertifikasını almaya mecbur bırakılıyor.
‘En büyük sorun ihtiyaca göre üretim yapmadığımızdan kaynaklanıyor’
Eğitim fakültelerini ihtiyaca göre şişkinlik yapmadan açmalıyız. Hükümetin belirleyeceği plan ve programı olması lazım. Kısa vade, orta vade ve uzun vade olamak üzere. Kısa vadede ki hedeflerin neler, orta vadedeki hedeflerin ve uzun vadede ki hedeflerini belirlemeli. Sürekli şişiriliyor ve istihdamda sağlanamamakta ortalamaya baktığımızda sadece %3 lük istihdam sağlanabilmekte. 460 a karşı 15 bin. Devletin yapması gereken eğitim fakültelerine öğrenci alımını ve pedagojik formasyon eğitimlerini, sertifikalarını şu an kesmesi lazım. Bizde ki en büyük sorun ihtiyaca göre üretim yapmadığımızdan kaynaklanıyor’ dedi.
Bu Eğitim Politikalarının Sorunu Mu? Ücretli Öğretmenlik Hakkında Düşünceleriniz Nelerdir?
Nihal öğretmen bu durumu yanlış politikalar ve sürekli değişen sistemden kaynaklandığını söyleyerek ‘Hem eğitim açısından yanlış bir uygulama hem de çalışan için yanlış sistem. Çalıştığı kurumda her ne kadar aynı dersleri versen de aynı ücreti alamıyorsun, aynı sigortan yatmıyor. Çalıştığın ders saati bazında bir sigorta yatıyor. Hiçbir hakkın yok, başına bir kaza gelse sağlık sigortası karşılamıyor. Yaz tatilinde ya da milli bayramlarda, hafta sonlarında maaş yok. Çalışan insan için çok kötü bir durum. Başka bir sorun ise ücretli öğretmenliği eğitimden mezun olmamış birçok kişiye öğretmen olma yoluna itiyorlar. Eğitimi bilmeyen öğrencilerle ilişkisi olmayan pedagojik eğitimi eksik olan insanları öğretmenliğe şevk ediyorlar. Şuan ki sistem o kadar berbat ki 2020 puanıyla 2021 atamasıyla, 2021 puanıyla da 2022 atamasıyla oluyor her iki taraf için çok üzücü bir durum’ dedi.
Fahrettin öğretmen ise ‘eskiden ağustos ataması vardı ağustosta açıklanırdı ve eylülde iş başı yaparlardı. Şimdi hiçbir şeyin garantisi yok bizler eylül atamasını bekliyorsun ne zaman atanacağımız, işe başlayacağım tarih belli değil. Hem maddi hem de manevi açıdan sıkıntıya uğruyoruz. Artık sabit bir durum yok değişkenlik gösteriyor atamalarda. Şunu da dile getirmek isterim atanmış bir öğretmen ile ücretli öğretmenlik yapan bir öğretmeni müdürler, öğretmenler hatta öğrenciler bile aşağılamaya, kayırmaya başladığına şahit oldum. Atanmamış diye o kişiye üçüncü sınıf öğretmen muamelesi yapılmaktadır.’ diyerek Sedat öğretmenin anlatacaklarını odaklanıyoruz ve kendisi de ‘muhakkak kaldırılması gereken bir sistem. Çünkü eğitim sertifikası olmayan ve bölümünü okumadığı kişilerin öğretmenlik yapmaması gerekir. Örneğin iki yıl okumuş X kişisi gidiyor lise düzeyinde Türkçe, Matematik vs. gibi derslere giriyor. Bu kişi öğrencilere ne kadar faydalı olabilir ki. Bizler pedagojik formasyon alırken öğrencilerin dönemsel olarak gelişimlerine göre nasıl tepki verebileceğimizi öğreniyoruz. O öğrenciye nasıl yardımımız olabilir, diye yol gösteriyoruz’ dedi.
Son Dönemde Artan KPSS Ücretleri Hakkında Düşüncelerinizi Alabilir Miyim ?
Sedat öğretmen ücretlerden dert yanarak ‘ücretler yeni mezunların ve bizlerin artık kaldıramayacağı seviyeye ulaştı. Bir öğretemen olarak üç tane sınava giriyorum. Her bir sınav için geçen sene 90 liradan 270 lira para ödedim. Bu kimisi için yüksek bir mevla çünkü evi kirada olanlar, yeni mezun olanlar ,ev geçirenler için yüksek düzeyde bu ücretin daha makul seviyeye çekilmesi lazım. Artık sınavlara girenlere taviz verilmesini gerektiğini düşünüyorum.’ diyerek ücretlerin indirilmesini dile getirdi. Nihal öğretmen ise ‘Her sene sınava giriyoruz ücretleri artık takip edemiyoruz. Biz zaten çaresizlikten ve iş olanaklarından dolayı sınava girmeye çalışıyoruz. Bir umut beklentisiyle giriyoruz Hatta bu sene girmeyi düşünmüyorum’ dedi.
‘2016-2017 alımlarında 85 alarak atanmam lazımdı ama mülakatta 50 verilerek atamam gerçekleşmedi’
Mülakat sistemi hakkında konuşurken adaletli bir şekilde yapaılacaksa güzel bir uygulama diyerek sohbete giren Fahrettin öğretmen ‘mülakat sisteminde kişi neyle karşılaşacağı bilmiyor. Çok farklı kendi alanı dışında ki sorularla karşı karşıya kalıyor. Sorular bir öğretmenin kendi çalışacağı alanıyla soruyla muhatap tutulmalıdır’ dedi ve Sedat öğretmen devam ederek ‘eğer adaletli, eşitli, torpilin olmadığı bir sistem olsaydı güzel bir uyulama olurdu. Gel görün ki mülakat sisteminde torpilden geçilmiyor. Başka sorun ise mülakat puanıyla atanma hiçbir ölçmeci böyle bir hataya düşmemeli. Kendimden örnek vermek gerekirse 2016-2017 alımlarında 85 alarak atanmam lazımdı ama mülakatta 50 verilerek atamam gerçekleşmedi. O dönemde benimle giren arkadaşlarım KPSS puanı benden düşük olduğu halde torpil yoluyla atandılar. Yani KPSS puanını devre dışı bırakıp mülakat puanıyla atamalar yapılıyor’ diyerek haksızlığa uğradığını belirtti.
Devlet Ve Eğitim Sendikaları Gereğini Yapıyorlar Mı?
Fahrettin öğretmen ‘Eğitim sendikalı kesinlikle gereğini yapmıyor. Eğitim sendikaları tamamen güçlünün yanında duruyor. Eğitim sendikaların görevini amaçlarını saptığını düşünüyorum. Bir eğitimciyi korumalı, haklarını savunmak, bir sıkıntı karşısında eğitimcilerin sesleri olup bunu hukuksal yoldan düzene koymaktır. Ama eğitim sendikaları bir çıkar uğruna iş yapmaktadır. Üye olamadığımızda önümüze engeller koyuyorlar, üye olduğumuzda da ellerini kıpırdatıp bizi savunmuyorlar. Gayri resmi işlerle hayatlarımızı ziyan etmektedir. Bu sendikalar bir an önce tarafsızlığına dönmeli bizim özlük haklarımızı sıkıntılarımızı dile getirmesini istiyoruz’ dedi.
Öğretmenlik Kutsal Bir Meslekti Kutsallığını Yitirdi Mi?
Sedat öğretmen tarihten örnekler vererek öğretmene verilen değerin nasıl düştüğü dile getirerek ‘Hz. Ali’nin güzel bir sözü vardır. kim bana bir harf öğretirse onun kırk yıl kölesi olurum. Veya Peygamberimizin okuma yazma bilen esirle okuma yazma öğretme uğruna serbest bırakması gibi önemli statüsü vardır. Öğretmenliği bu şekilde düşünmek gerekir. Şimdi ise velinin veya öğrencinin öğretmenleri puanladığını, onlara kızdığını görmekteyiz. Öğretmenlik aslında rehberliktir, yol gösterendir. Psikolojik olarak çocuğu geleceğe hazırlamaktır, güzel ahlak ve davranışları vermektir, kazanımların temelini atan bunlardır’ diyerek cümlesini sonlandırdı.
24 Kasım Öğretmen Günü Bazıları İçin Farklı Anlamlar Taşıyor. Sizin İçin Nasıl Bir Anlamı Var?
Nihal öğretmen sitemli bir şekilde ‘kimse öğretmen olduğumu düşünüp, öğretmenler günümü kutlamıyor. Öğretmen gözüyle bakılmıyorum. Bu durama düşen birçok öğretmenler var çok üzücü kırıcı bir durum’ derken Fahrettin öğretmen ‘öğretmenler günü hem öğretmen hem de öğrenci için ve aralarındaki ilişkisi için çok önemli günlerden biri. Ama toplumun geneli maalesef atanmış ve atanmamış öğretmen olarak ikiye ayırıyorlar ‘dedi ve Sedat öğretmen ise ‘hem öğretmenler için hem de öğrenciler için tatlı bir koşuşturma atanmış-atanmamış her öğretmen için özel bir gün. Atanamayınca işler değişiyor aynı duygularla size gelmiyorlar. Otomatikman sende üzülüyorsun, umursanmıyorsun, umursatmıyorlar. Buda insanda hayal kırıklığı oluyor ve kendi mesleğinden soğumaya başlıyorsun’ sözleriyle ifade etti.
Son Olarak Ne Söylemek İstersiniz?
Fahrettin öğretmen ‘Toplumun geneli olarak eğitim sisteminin revize edilmesi gerekir. Bu sadece eğitimde değil birçok bölümlerde istihdam sorunu yaşanmaktadır. Kimse kendi işini yapamamaktadır. Mezun olmuş bir insana farklı işler sunarak ondan verim almanız beklenemez. Türkiye’nin çok güzel genç potansiyeli var bunu açıya çıkarmamız lazım bunun için ne gerekiyorsa devlet yapmalı. Eğitim yolunun engelleri kaldırılmalı, düzeltilmelidir’ ifadesini kullanırken sedat öğretmen ise ‘her şeyin değişeceğini ekonomik durumumuz yerine geleceğini en önemlisi öğrencilerimize kavuşacağımızı umudunu taşıyoruz. Ama atanamayınca her şey tepetaklak oluyor. Psikolojimiz etkileniyor çalışma isteğimiz yok oluyor. Bir heves kırgınlıgıyla hayatımıza geri dönüyoruz. Yaşadığımız her günün güneş doğup, akşamında batıyorsa ve ay çıkıyorsa ışık hep var demektir. Bizde hep bir umutla derslere çalışıp o ışığı kaybetmemeye çalışıyoruz. Her zaman geleceğe umutla bakabilmemiz gerekir. Şuan hala mülakatlara girip çıkıyorum ve hala bir umut ışığı yakalamaya çalışıyorum’ diyerek sözlerini sonlandırdı.